DİLİN İLETİŞİM SÜRECİ
İÇERİSİNDEKİ ROLÜ VE İŞLEVLERİ
İletişim, insanlığa öğretilmemiş,
keşfettirilmemiş, insanlıkla beraber doğmuştur. İnsan dünyaya gelişinden
itibaren kendini ifade etme ihtiyacı içerisindedir. Küçük bir bebek bunu
ağlayarak yapar, biraz büyüdüğünde arzuladığı şeyi beden dilini kullanarak işaretle
gösterir, sonrasında içerisinde bulunduğu kültürü içselleştirip çevresinde
algıladığı konuşulan sembolleri, dili kodlar ve bu süreçten sonra ifade
olanağını dil ile genişletir. Gördüğümüz üzere dil işlevi olmasa bile aslında
topluluklar arası iletişimin gücü ve ifade olanağı işte bu kadar komplikedir,
dil ise bu ifade olanağını daha da kolaylaştırır, süreci en anlaşılır biçime
dönüştürüp sağlıklı kılar. Yaşamdaki belli kavramları ifadelendirirken
sembolize yönteminden yararlanırız. Bu semboller birikerek anlam oluşturacak
kadar çoğalır. En nihayetinde sembolleri yan yana getirip anlamlı bir bütün
oluşumundadır dilin doğuşu.
İnsan konuşabilen varlıktır, bu becerisini farkına vardıktan sonra aklının ürünü olan düşünebilme yetisinin de farkındalığına varıp düşüncelerini konuşarak ifade edebildiğini görünce, artık bu eylem onun doğal bir ihtiyacı haline gelecek, düşüncesini somutlaştıran bir sistemden yararlanmak isteyecektir. Toplumsal bir düzende yaşayan her birey, içerisinde toplumla bir arada bulunmuşluğun getirdiği sosyal enerjiden dolayı toplumla anlama ve anlaşılma ihtiyacını konuşma yetisiyle birleştirir ve bu olgu da iletişimi oluşturur. Böylece dil, belli bir ortak yapıda buluşup içinde bulunduğu çevrenin ruhsal ve sosyal yapılarını anlayabilme olanağını sunacak, toplumla bireyi bağlayan ilk zincir olacaktır.
Bilinçli bir iletişim de dilin kurallarının ve işlevlerinin, amacına uygun bir şekilde kullanımıyla mümkündür. Böylece iletişimde büyük rol oynayan dil, insanın evrene açılabilme başarısıdır aynı zamanda. Yani iletişim aracı olması bir yana, dil tüm bu iletişim çabasının oluşturduğu ve sayesinde birçok yaşam probleminin çözümünü sağladığı için hem bir başarı hem de insanların kendilerine yaratmış olduğu bir ödüldür.
- Dil, soyut olanı sembolleştirerek var eder. Dolayısıyla kelimeler, olayların ve nesnelerin kendisi değil onları temsil eden sembolleridir, göstergesidir. Eğer öyle olsaydı, yani olayların kendisi olsaydı, kelimeyi söylediğimiz anda içerdiği özellikleri ve etkisine de o anda hissederdik. Ateş dediğimizde dilimizin yanması gibi. Fiziksel olarak etkisi yoktur dilin, manaca bir anlamı vardır ve bu yüzden etkisi algılarda ortaya çıkar.
- Düşünceleri ifade etme olanağını dil ile sağlarken, düşüncelerin oluş süreci bile yine dil ile gerçekleşir. Düşünceler sözcükler ile dilimizden dökülmese bile, düşüncede kalırken de biz dili kullanırız. Dil ile düşünür, bu düşünceleri yine dil ile paylaşırız.
- Başlangıçta insanlar dış dünyadaki nesnelerin niteliklerini algılayamaz, sadece duyuları yoluyla tecrübe edinerek bunları kavram olarak kazanırlar. Daha sonrasında edindikleri tecrübeleri, kavramları kategorilere ayırmaları yine dil ile mümkündür.
Dil, sosyalleştirici gücü
sayesinde toplum ve birey arasında köprüdür bir bakıma. Söylenmesi hoş
karşılanmayan bazı kelimeler örtülü ifade şeklinle insanlara sezdirilebilir.
İşte bu da toplumda olumsuz bir varlığı çağrıştıran sözcüğü kullanmadan daha
rahat ifade etmekte işe yarayacak iletişimi etkin kılacaktır. Tüm bunlar dilin
bir parçasıdır, fakat hepsini bütün olarak değerlendirmek, algılamak gerekir.
Çünkü ‘bilinmelidir ki bir bütünlük arz eden durumlarda tek tek alınan
özellikler bir şey ifade etmez’. İşte tüm bunları bir bütün olarak en doğru
biçimde algılamayı başarırsak, kaliteli iletişim dediğimiz durum artık mümkün
hale gelecektir.
Faydalandığım Makale;
Dilin İletişim Süreci İçerisindeki Rolü ve İşlevleri
Süleyman Kaan YALÇIN
Murat ŞENGÜL
NOT: İletişim kavramı insanlık için şahane bir nimet, ama bazen de her şey konuşarak çözülemez, bireylerin konuşmadan birbirlerinden uzaklaşması gerekir. Bazen dil gibi işlevsel bir kavram bile, o iki zihnin karşısında dize gelemez. Zihinler ya birbirinden çok farklıdır ya da karşısındakinin başka bir zihin olduğunu fark edemeyecek kadar aynıdır. Bazen iki zihin de diğer tüm zihinlere görünür olup sadece birbirlerine kör olabilir. Çoğaltılır bunlar, “bazen her şey konuşarak çözülemez” hakkında blog bile yazılır, iyi fikirmiş.
AİLE İÇİ İLETİŞİM
İnsan ilişkilerinin temelinde
iletişim vardır. İletişim sayesinde bireyler, birbirlerinin zihnine ulaşan
anlam köprülerini kurabilir. Bu sayede bireyler birbirleri ile etkileşime
geçerek toplum kimliğini ve ortak anlamlarını yaratırlar. Bu iletişim becerisi
bireyden bireye değişir, bazılarında oldukça kuvvetliyken bazılarının iletişim
becerisi zayıftır. İşte bunun temelinde yatan sebepler hemen her beceride
olduğu gibi çocuklukta yerleşir. Aile ortamında birey olarak görülen, fikirleri
önemsenen çocuklar bu beceriyi en güzel kıvamda yoğurur ve bu çocukların
yetişkinliğinde iletişim becerileri pişmiş olarak karşılarına çıkar. Bu noktada
bireyin bu beceriyi kazanması ve hayatına sağlıklı bir şekilde entegre etmesi
için çocukluğundaki ifade olanaklarının geliştirilmesine açık bir ortamda,
onlarla etkileşime geçmiş olması gerekir.
Geçmişte iletişim kavramı daha
çok mektup, posta hizmetleri gibi geleneksel anlayışa dayalıyken günümüzde
teknolojiyle beraber farklı konumlara, dallara taşınmıştır. Aslında iletişimin
en genel anlamı bir gönderenin iletisini alıcıya ulaştırma işidir ve
göndericiyle alıcı arasındaki ilişkidir. Farklı açılara de hitap edebilir,
örneğin kitle iletişimde gönderen örgütlenmiş grubun parçasıyken, kişiler arası
iletişimde bir birey anlamlı ileti oluşturup bir başka bireye gönderir
dolayısıyla kişilere özgüdür. Lazar’ın iletişim yaklaşımlarından; Kişilik
yaklaşımında, insanı değişen durumlara adapte olamayan, durağanlığa eğilimli
bir varlık olarak tanımlar. Bilişsel yaklaşım ise psikolojik süreçle ilgili
olup bireylerin farklılıklarından dolayı her bir iletilerin farklı yorumları
olduğunu belirtir. Söylemin işlenmesi de iletileri nakleden aygıtların
kavranmasıyla ilgilidir ve alıcı ne kadar dikkat düzeyini diri tutarsa iletinin
etkisi o kadar artacaktır.
İletişimi etkili kılmak, iletişime engel olanları ortadan kaldırmak bir iletişim sürecinde temenni ettiğimiz önemli meselelerdendir. Etkili iletişim ortamını yaratmak için gereken bazı özelliklerden bahsedecek olursak; öncelikle karşımızdaki kişiyi etkili bir şekilde dinlemek ve olanları tümüyle kavrayabilmek için soru/geri bildirimlerde bulunmak gerekir. Empati, kişiyi dinlerken onun duygu ve düşüncelerini de hesaba katarak duyarlı bir şekilde dinlemeyi sağlayacaktır. Açıklıkla dinlemek ise yargıdan önce konuşmanın tamamını dinlemektir, yanlış anlamalara mahal vermez. Son olarak farkındalıkla dinlemek de jest ve mimiklerin konuşulan konuyu desteklemesinde önemli yer tutar. İletişim sürecinin sağlıklı bir şekilde işlemesi için bu tip detaylara dikkat etmek gerekir. Aslında en başında dediğimiz gibi tüm bu özelliklerin temeli çocuklukta, aile ortamında atılır. Aile içindeki herhangi bir karar verilirken çocuğa da fikrinin sorulması, onun önemsendiğini hissetmesi ve fikirlerine değer verildiğini görmesi kendini daha açık biçimde ve çekinmeden ifade etme olanağını büyük ölçüde geliştirecektir. Çocuğa kendini değerli hissettirmek, sınırlarına saygı göstermek ve en önemlisi istenmeyen davranışlarında kişiliğini değil davranışı eleştirmek bu temelin atılması için en doğru çimentolardır.
Faydalandığım Makale;
Aile İçi İletişim (communication Within The Family)
Sultan ŞAHİN
Neriman ARAL
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, başka makaleden fikir alman çok doğru bi karar. Tek başına yazılan bir metin kendi dünyanda düsündüklerini karşı tarafa yani alıcıya anlatmanda sana zorluk yaşatabilirdi. Bu durum okurun ilk önce senin dünyanı anlamasını hedeflerdi.
YanıtlaSilYazdığınız metne ek olarak benim düşüncelerim:
Dilin kendini güçlendirmesi ve güncellemesi kişiye has bir olgunlaşmadır. Kişi her ne kadar bu durumun farkında olmasada bir toplum içinde bulunduğunda geride veya ileri seviyede bir anlatımının olduğunu fark eder. Bu noktada birey kendini geri seviyelerde hissettiğinde ya çabalamayı , yada kendini kandırmayı tercih eder.
Sn. Simge Kargı
Yazmış olduğunuz metninizi genel olarak alıcıyı "doyuran" bi metin olarak gördüm ve beyendim. İleriki çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Enes İsmet Öztürk