İnstagram reels videoları izlemek varken burada zaman kaybetmek istemeyenler haricindeki herkes için yazdım. Ayrıca bu blogta ilk ama son olmayacak eğitim eleştirisi, buyurun okuyun.
Yayınladığım "iletişim hakkındaki makale yorumlarım" başlıklı blog benim üniversite sürecinde yapmış olduğum ödevlerimden biriydi. İlgili dersin hocası bize 10-20 sayfalık makale
gönderip bir sayfayı geçmeyecek şekilde bu makaleyi hem özetleyen hem de
yorumlayan bir yazı yazmamızı istedi (terimsel bilgiler sizleri sıkmasın diye
detay konuları yazıdan sildim, çoğunlukla benim yorum yaptığım kısımları
bıraktım). Ödevi 3,4 güne yaydım, her bir satırını özenle, üzerine düşünerek yazıp
gönderdim. Ödeve benim gibi özel olarak ilgi göstermiş öğrenciler de vardı
elbet, ama internetten veya herhangi bilimsel bir metinden olduğu gibi kopyala
yapıştır yapmış tüm öğrenciler ile aynı puanı almıştık. Bunlar, başarıyı ve
motivasyonu düşürecek olaylardır. (Bu benim başıma ilk defa gelen bir şey
değildi. Hatta bazen ödevini yaptığım arkadaşlarım bile benim yaptığımdan daha
yüksek aldığında şaşırmazdım. Oysa ikisi de benim ellerimden çıkmış
metinlerdi). Şimdi bizim hepimize aynı puanı hak gören öğretmeni anlamaya
çalışıyorum;
-Belki yapamayan, yazma becerisi
olmayan öğrencilere müsamaha gösteriyordur.
-Belki öğretmenin akademik veya profesyonel yaşamında öğrencileri sınamaktan daha mühim işleri
vardır.
-Ya da tek derdi diploma olan
öğrencileri geçirmeye, bir an önce (öğrenci çoğu şeyi öğrenmeden, ya da
fazlalık olarak gördüğü derslerle ilgilenmeden) mezun olması için uğraşıyordur.
Sonuç olarak öğretmen ay sonu
geldiğinde maaşını alır, çabasız öğrenci uğraşmadan yerine getirmiş olduğu
görevden uğraşanla aynı puanı aldığını görür ve vücudu anlık olarak tüm
mutluluk hormonlarını salgılar. Bu ona “Ben çok çalışmasam da yapabiliyorum,
diğerleri çalışıyor da ne oluyor?” özgüveni verir. Bu mutluluk öğrenciye, artık
böyle yapması gerektiğini, böyle az çabayla da bir şeyleri halledebileceği
farkındalığına ulaştırır ve hayatındaki her yere farkında olmadan bunu uygular.
Tüm bunlar da yeni nesile kopyalanıp üstüne daha kötü özellikler konarak devam
eder. Bizler de bu kötü gidişatı gerek sözel gerekse sosyal medya
platformlarında boş boş eleştirip dururuz, mesela benim şimdi yaptığım gibi. Bu yazıyı
belki bir şeyler değişir ümidiyle yazmadım asla, bu tür imkansıza yakın çoğu
ümidi duygularımda barındırmıyorum. Sadece kafamda düşünmüş olduğum şeyleri
yazılarla sizin zihninizin önüne serdim. Sizler de düşünün diye.
Ben kişisel olarak belli bir
kitle öğrenciyi veya öğretmeni hedef almıyorum, bu geleneksel anlayış devam
ettiği sürece eğitim sistemi bugün şikâyet ettiğimizden çok daha kötüsüne doğru
yol alacaktır. Kaba tabirle “Alan memnun, satan memnun.” Bu olanların faturası
da öğrenme isteğiyle dolup taşan öğrencilere kesiliyor. Onlar da bedelini,
öğrenme heveslerindeki ışığı yavaşça söndürerek, hayatta istedikleri ideallere
ulaşabilmek için tüm yolların kapalı olduğunu görünce o basamaklardan aşağı
doğru inerek, o yollardan vazgeçerek ödüyor.
Sonra tüm öğrenciler (örneğin
eğitim fakültesi mezunları) standart kalıplara bağlı kalarak mesleklerini icra
ediyor, yoklama aldıktan sonra çoğu şeyi umursamadan evlerine geri dönüyorlar;
Yavan, bayat, ve anlamsız bir hayat. Anlatırken içim sıkıldı.
Yine de F.D gibi düşünüyorsanız, ne diyeyim hep birlikte dinleyelim o zaman.
Bu arada, ben de instagram reels videoları izliyorum. 1 saat sonra müthiş pişman oluyorum orası başka.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder